DOÇ.DR.CENGİS T. ASİLTÜRK


ROMAN AVCISI BİR AUTEUR STANLEY KUBRICK

Yahudi kökenli bir Amerikalı olarak 26 Temmuz 1929 yılında doğdu. Kubrick’in dikkate değer birçok mahareti varsa da, kendisi tüm dünyada öncelikle film yönetmeni olarak bilinir. Kubrick’in, 127 yılda gelişip insanlığın evrensel orta


Stanley Kubrick adı, öyle böyle değil, hiç kuşkusuz ki herkeste farklı çağrışımlar yapacak kadar zihinlerde geniş bir anlam evreni kurar. Nerdeyse herkesin sevdiği yönetmeni bir auteur olarak lanse ettiği şaşkınlıklar ortamında Stanley Kubrick “auteur” sıfatını sahiden de hak eden yönetmenlerden biri. Roman yazarı anlatıyı kurarken, yani roman kahramanlarını, mekânları, olayları, diyalogları, çatışmaları, dokuyu, anlatı atmosferini yaratırken nasıl ki tek başına karar vermektedir, Kubrick de öyle filmin her aşamasında tek söz sahibidir. Yönetmenliği bir roman yazarlığı seviyesine yükselttiği için de Andrey Tarkovski gibi, Akira Kurosawa gibi, Ömer Kavur gibi bir auteurdür.

Yahudi kökenli bir Amerikalı olarak 26 Temmuz 1929 yılında doğdu. Kubrick’in dikkate değer birçok mahareti varsa da, kendisi tüm dünyada öncelikle film yönetmeni olarak bilinir. Kubrick’in, 127 yılda gelişip insanlığın evrensel ortak dillerinden biri halini alan sinema diline, üzerinde durulmaya değer bir katkısı var mı, bu tartışılabilir, ama onun evrensel sinema dilini, içinden kendi biçemini/üslubunu çıkartabilecek kadar iyi kavramış ender yönetmenlerden biri olduğuna kuşku duyulamaz. Bu demektir ki, sinemada, dolayımsız olarak saygın bir Kubrick üslubundan söz edilebilir. Kubrick, akla hayale gelmez farklı teknikler ve yöntemler deneyerek; tüm dünyada saygıyla ve hayranlıkla karşılanan özgün bir estetik düzeye ulaşmıştır. Sinemaya, bu sihirli dokunuşlarını ölünceye kadar, yani 1999 yılına kadar sürdürdü. Kubrick tüm sanatlar arasında en sıkı ilişki halinde olan roman-sinema bağını her defasında tekrar anımsatırcasına, filmlerinin senaryolarını önemli romanlardan uyarlamıştır. “Edebiyat uyarlamalarından nefret ediyorum! Sinema bir edebiyatçı dükkânı değildir” diyen Gallerli meslektaşı Peter Greenaway’e sorduğum “peki mister sinema resim galerisi mi fotoğraf sergisi mi” sorusunu duymadığı halde çoklu keşif (multiple exploration/discovery) yoluyla ve filmleriyle yanıtlamıştır. Ortaya ekşimiş bir tartışma çıkmasın, ama sinema da son kertede görüntülü romandan başka şey değildir.

Kubrick sanatta mükemmele ulaşmanın mümkün olmadığını her rasyonel insan gibi çok iyi bildiği halde, bütün büyük sanatçılar gibi, bütün gerçek romancılar gibi mükemmeliyetçiydi. Bu tutum onun her filminin atmosferinde gözlenebilmekte! Kara mizah, bilim-kurgu, polisiye, korku, savaş, hüzün, komedi… Sinema dünyası ne tuhaf; her tür’ün iyi örneklerini ortaya koysa da Kubrick OSCAR Ödüllerine beş kez aday gösterildi, sadece 2001 Bir Uzay Macerası filmiyle En İyi Özel Efekt dalında ödüle layık bulundu. En önemli ödül James Cameron, Woody Allen, Martin Scorsese üçlüsünden geldi: Kubrick en önemli esin kaynağım...

Lolita (1962), A Clockwork Orange (1971), Barry Lyndon (1975), The Shining (1980), Full Metal Jacket (1987), Eyes Wide Shut (1999) Kubrick’in önemli filmleri arasındadır.

Lolita filmi, Vladimir Nabokov’un aynı adlı romanından güçlü bir uyarlama. Romanlar, özellikle satış başarısı olan romanlar sinemacılara cazip gelmekte. Kubrick ise gişe başarısının yanı sıra sanatsallığı gözettiği için Lolita filmi unutulmaz filmler arasında yer aldı.

Kubrick, A Clocwork Orange filminde felsefenin yolunu izleyerek, cevap vermekten çok, izleyicileri sorularla karşı karşıya bıraktı: Ahlakı artırmanın yegâne yolu, özgürlükleri azaltmak mı? Kubrick düalist yapıdaki toplumu salt kurbanlardan ve faillerden oluşmuş gösterdi. Kişiler değişse de rol sabit!

Eyes Wide Shut edebiyat uyarlaması. Onu, toplumsal ahlaki çöküntüyü ele alan Viyanalı bir psikiyatr yazdı. Sinema bugün hikâye ve romanın eşdeğeri kabul ediliyorsa Kubrick’in ve bu filmin katkısı yadsınamaz. Bu şunu gösterir: Roman-film arasında paralellik var. İki türün kimi hayati farklılıkları da bulunmaktadır. Anlatımdaki paralelliğin kaynağı, aynı hikâyeyi anlatan yönetmenle o romanı yazan yazarın benzer olanaklar kullanabilmesidir. Hikâye iki sanatta da zihne benzer yollarla kurulabilmekte. Kubrick bunu iyi biliyordu.

Doç. Dr. Cengis T. Asiltürk

https://guneygundemi.com/

Türkiye'nin İlk Astronotu Alper Gezeravcı ATÜ'de Öğrencilerle Buluştu

Birlik Vakfı'ndan AK Parti Adana İl Başkanlığı'na Ziyaret

Baro Başkanından Gökhan Gündoğdu’ya teşekkür

KOZANOĞLU LİONSLU MİNİKLER BİLİM ŞENLİĞİ'NE RENK KATTI

Türkiye İttifakı Partisi Adana Teşkilatı cenazeye katıldı

Fatma Betül Sayan Kaya bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Adana'daydı

Türkiye İttifakı Partisi 19 Mayıs'ı Atamızın huzurunda kutladı

Ahmet Dardağan’dan 19 Mayıs Mesajı: “Geleceğimizin Teminatı Gençlerimize Güvenimiz Tam”

BAŞKAN TEKİN’DEN 19 MAYIS MESAJI

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 34 28 1 5 56 89
2.Fenerbahçe 34 25 3 6 52 81
3.Samsunspor 34 18 10 6 13 60
4.Beşiktaş 34 16 7 11 20 59
5.İstanbul Başakşehir 34 16 12 6 7 54
6.Eyüpspor 35 14 13 8 4 50
7.Trabzonspor 34 12 11 11 11 47
8.Göztepe 34 12 11 11 10 47
9.Kasımpaşa 34 11 10 13 0 46
10.Konyaspor 34 13 14 7 -3 46
11.Kayserispor 34 11 12 11 -11 44
12.Antalyaspor 34 12 14 8 -22 44
13.Gazişehir Gaziantep 34 12 15 7 -5 43
14.Rizespor 34 13 17 4 -10 43
15.Alanyaspor 34 10 15 9 -10 39
16.Bodrum FK 34 9 16 9 -13 36
17.Sivasspor 35 9 18 8 -14 35
18.Hatayspor 34 5 21 8 -26 23
19.Adana Demirspor 34 2 28 4 -59

YAZARLAR