Zaman... En büyük hırsızdır. Ne kapıyı kırar ne camı. Sessizce gelir, yanımızda oturur, gülüşlerimize karışır, umutlarımıza dokunur ve biz farkına varmadan çalar. Önce çocukluğumuzu alır; o masum oyunları, hayallerle dolu geceleri, sabah uyanınca yeni bir dünyaya uyanma heyecanını... Sonra gençliğimiz gider. Koşarız hayallerin peşinde, tutkuların gölgesinde; bazen aşkla yanar, bazen öfkeyle savruluruz. Derken orta yaşa geliriz; “Bir şeyler eksik” deriz ama neyin eksik olduğunu bile bilmeyiz.
Zaman bize hiç sormaz:
“Ne yapmak istiyordun?”
“Başarabildin mi?”
“Engeller seni yıktı mı, yoksa sen mi kendini yıktın?”
Hiçbiri umurunda değildir, çünkü zaman bir hırsızdır; görevini yapar. Peki biz ne yapıyoruz? Hayatımız boyunca bu hırsızın elinden kendimize ne kadar pay çıkarıyoruz?
Soruyorum size:
Bugün kendiniz için ne yaptınız?
Yarın ne yapmayı planlıyorsunuz?
Çünkü zaman, planı olmayanları çok seviyor. Onların ömrünü kolayca alıp götürüyor.
Toplum olarak da aynı girdabın içindeyiz. Bir gün bakıyoruz; tartışmalar, kavgalar, gündemler, bitmeyen seçimler, ekonomik kaygılar arasında yıllar geçmiş. Bir ülke olarak çocukluğumuzu, gençliğimizi kaybediyoruz. Hayal kurmayı unuttuk. Hep yarın diyoruz, hep “şimdi sırası değil” diyoruz. Oysa hırsız için her zaman doğru zaman.
Artık durup düşünme vakti:
Zamanı yönetemeyen, zamanın kölesi olur. Kendimize ve topluma sormamız gereken soru çok net: “Hırsızın elindeki zamandan kendimiz için, geleceğimiz için ne kadarını kurtaracağız?”
Çünkü unutmayın; ömür dediğimiz şey, bir hırsızla yapılan uzun bir pazarlıktan ibaret. Pazarlık gücümüz ise farkındalığımızda saklı.
Her insan kendisi için özel olmalı "unutmayın"
Ancak hırsıza şöyle kafa tutabiliriz: Günü porsiyonlara bölüp, her porsiyonu vakti zamanında harcamalıyız. Öylesi bir porsiyon var ki, bize özel olan kısmı... Onu kendimiz için en güzel şekilde kullanmalıyız. Belki de tüm zamanı hırsızın elinden alarak “İşte bu!” diyebiliriz. Ayrıca hayallerimizi zamanımızla yarıştırmayalım; hedefimiz olsun zaman hedefimize uysun.
Benden bu haftalık bu kadar "eyvallah"