SERDAR ERKAN


SEVR ANLAŞMASININ 99. YILDÖNÜMÜNDE; KAZ DAĞLARINDA SOMUTLAŞAN TALANA ANADOLU’NUN YENİDEN DİRENİŞİ...

Sevr anlaşması ile parçalanan Anadolu’nun tüm yeraltı ve yer üstü zenginlikleri , galip devletler tarafından paylaşılacaktı. Ama İstiklal Savaşı ve Lozan anlaşması ile bu engellenince, Anlaşma sonrası verilen yemekte galip devlet


     10 Ağustos 1920 yılında Paris’in Banliyösü Sevr’de Padişah Vahdettin tarafından gönderilen Damat Ferit Paşa tarafından imzalanan tarihimizin en ağır anlaşması , Osmanlı Devletinin ölüm fermanı olmuş bakir ve zengin Anadolu toprakları, Yunanistan, İtalya, Fransa ve İngiltere arasında paylaşılması Osmanlı Hükümeti tarafından da kabul edilmişti. Bilindiği gibi Mustafa KEMAL ATATÜRK başkanlığında TBMM tarafından Sevr anlaşması reddedilmiş, İstiklal Savaşının kazanılması ve ardından 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Anlaşması ile tarihin çöplüğüne atılmıştır. Atatürk yıllar sonra Nutuk’da: “Lozan Anlaşması, Türk Milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşması ile tamamlandığı sanılan büyük bir Suikastın sona erişini ifade eden bir belgedir” diyerek Sevr anlaşmasının Anadolu’da yaşayan halkımız için ne denli ağır sonuçlar getireceğini ifade etmiştir.

     Sevr anlaşması ile parçalanan Anadolu’nun tüm yeraltı ve yer üstü zenginlikleri , galip devletler tarafından paylaşılacaktı. Ama İstiklal Savaşı ve Lozan anlaşması ile bu engellenince, Anlaşma sonrası verilen yemekte galip devletlerin baş müzakerecisi Lord Curzon, İnönü’ye: “İsmet, Lozan’da red ettiklerinizi zarflar halinde bu cebimize koydum, ancak ülkeniz çok fakirdir. Bir gün para istemek için geleceksiniz, para bir bende birde arkamdaki (ABD gözlemci delegesini işaret ederek) bu beyefendide var. Bizde size o zaman bu zarfları çıkartıp teker teker önünüze koyacağız” der. İnönü’de” şayet biz istemeye gelirsek, yaparsınız beyefendi” der. Bu konuşmayı döndüğünde Atatürk’e anlatır. Bu diyalog Cumhuriyet’i kuran kadronun aklından hiç çıkmaz. Bu nedenle, kapütülasyonlarla yabancılara verilmiş tüm imtiyazlar zamanla kaldırılır ve tüm yabancı sermaye kurumları, birer birer millileştirilir ve çıkarılan orman, toprak ve maden yasalarıyla zorunlu durumlarda yabancı sermayenin kullanımı çok sınırlandırılır, Maden Tetkik Arma Enstitüsü (MTA) ve ETİBANK kurularak, Türkiye Cumhuriyetinin Maden arama işin alt yapısı güçlendirilir.

     AKP iktidarı tarafından 2004 yılında 5177 sayılı yasa ile çok sıkı tutulan kapılar birden bire ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER’in (ÇUŞ) kullanımına ardına kadar açılır. Bu fırsatı bekleyen ÇUŞ’lar birden aç kurtlar gibi Türkiye’ye hücum ederler. Türkiye için stratejik öneme sahip yeraltı kaynakları AKP iktidarı döneminde hızla, yabancı sermayeye açılarak özelleştirilmeye başlandı. Özelleştirme politikalarından yer üstündeki fabrikalar ve kurumların ardından yeraltı da nasibini aldı.

   “Özellikle 2004 yılında çıkarılan maden kanunu ile yabancı sermayenin önü açılmış oldu. 2007 itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı ortaklı şirketlerin sayısı 143 dü. Türkiye’deki maden sahalarına aldıkları arama-işletme ruhsatları ile sahip olan bu şirketler için yeni bir fırsat daha doğdu. Halen maden işleri genel müdürlüğü 5 bin 576 ihalenin ardından şimdi de 4 bin civarında sahanın özelleştirilmesine hazırlanıyor. Yapılacak yeni ihalelerle 75 ilde madencilik yapma hakkı özel şirketlerin eline geçecek. Yabancıların halen Türkiye’de sahip oldukları maden alanı 150 bin kilometrekare alanı kapsıyor. bu alan Türkiye’nin yüz ölçümünün yüzde 19’una tekabül ediyor Arama ve işletme verilecek şirketlerin büyük çoğunluğunun ise yine yabancı şirketler olacağı tahmin edilen 1.9 milyon hektar arazinin özelleştirileceği ihalelerde altın, kurşun, mermer, krom, gibi birçok maden sahası yer alıyor. Yabancıların Türkiye madenleri üzerindeki hakimiyeti rakamlara döküldüğünde çok açık bir şekilde görülüyor. Yabancı şirketler, ülkemizin dört bir tarafında maden yatakları bulmak için çaba sarf ediyor ve iktidardan da büyük destek alıyor( Kanada’lı Alamos Maden Şirketine 800 Milyon TL civarında teşvik verildiği basında yer aldı) büyük sermayeli yabancı şirketlerle yerli firmaların rekabeti imkansız”.

      TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, maden kaynaklarının alternatifi olmadığını belirterek, 'Türkiye’ye son yıllarda giren yabancılar daha çok altın madenleri başta olmak üzere, krom, nitel madenlerine ciddi yatırımlar yaptılar ve yasalarda bunlara göre değiştirildi” dedi. AKP döneminde özelleştirme ve yabancılaşmanın hızla arttığına vurgu yapan Torun: ”Türkiye madenlerini hammadde olarak ihraç ediyor. Üretiyoruz, hamallığını yapıyoruz, çıkarıyoruz ve hammadde olarak çok ucuz fiyatlarla madenlerimizi yurtdışına satıyoruz” ifadesini kullandı.(Bknz Ekşi Sözlük). Zaten ALAMOS şirketinin CEO’’su da bu durumu açıkça teyit ederek “Türkler çok İyi taş taşıyor” dedi”.(Bknz ulusal gazeteler)

      Bugünkü geldiğimiz noktada Sevr’de amaçlanan hedefler ve Lord Curzon’un, İsmet İnönü’ye Lozan’da söyledikleriyle birleştirildiğinde, acaba Anadolu’ya tekrar, sömürü amaçlı ve yöntemleri farklı(artık askeri işgalle değil, kravatlı ve bond çantalı işgalcilerle) yeni bir çok uluslu sistematik bir ekolojik saldırı olduğu artık çok açık. Ekonomik bunalım nedeniyle, paraya sıkışan iktidarında giderek daha tavizkar davrandığı, yaptıkları açıklamalardaki mahcubiyetten ve kelimelerle ve sayılara sığınmasından anlıyoruz.

kazdaglari (1) 

         KAZ DAĞLARINDAKİ GERİDÖNÜŞÜ OLMAYAN USULSÜZ , HUKUKSUZ VE HOYRATÇA DOĞA KATLİAMI, ÇOK ULUSLU SERMAYENİN DOĞAMIZA VE BÖLGEDE YAŞAYAN İNSANLARIMIZA KARŞI YAPILAN BİR SALDIRININ SUÇÜSTÜ HALİ OLMUŞTUR.

        Firmanın ÇED raporlarında 13000 civarında ağaç keseceğini belirtip, usulsüz olarak 195.000 ağaç kestiğinin TEMA yetkililerince belirlenmesinden sonra, bu iddia hakkında bunu yapan yetkililer hakkında iktidarın, idari ve adli ne gibi bir işlem yapıldığının kamuoyuna şuana kadarda açıklanmaması da çok düşündürücü… Üstüne üstlük yapılanların iktidar ve devlet bürokrasisi tarafından savunulması çok manidar…

     Bu durumda, Anadolu topraklarının yabancı tekellerin ve şirketlerin sömürüsüne açılmaması için, 20. Yüzyılın başında ,Çanakkale ve İstiklal savaşlarında , Serv ve Lozan’da verilen mücadeleyi, özveri, kan ve gözyaşını düşündükçe, yaklaşık yüzyıl sonra, hani malum fıkrada olduğu gibi “biz bu haltı niye yedik o zaman?” diye sorası geliyor insanın…

     Bu olaydaki hoyratlık ve usulsüzlük iddiaları ile beraber bölgenin ağaçlar kesildikten sonraki resimleri toplumsal vicdanı kanatmıştır. 10000 yılda oluşan eko sistemin , fidanlar dikilerek eski haline aynen geri getirilebileceğini düşünmek safdillik olur.

     Bu süreçte iyi niyetli düşünsek bile FUKİŞİMA NÜKLEER FELAKETİ’nde olduğu gibi,altın madeninin işletme süresi olan 30-40 yıl içinde öngörülmeyen depremler ve doğa felaketleri nedeniyle, tarımsal ve ekolojik dengenin bozulması bir yana, siyanürün bile suya karışması kaçınılmazdır.

    Buda zaten küresel ısınma nedeniyle giderek azalmakta olan tatlı içilebilir su kaynaklarımızın azalmasına ve gelecek kuşakların, anayasanın 56. Maddesinde belirtilen temiz bir çevrede yaşama haklarının ve su haklarının ellerinden alınması demek olacaktır.

      Konuyu sapıtmaya çalışanların ileri sürdüğü argümanalar halkımızı ikna etmekte yetersizdir. Ülkemizde çıkarılmayan madenlerin çıkarılmasına kimse itiraz etmiyor. Ancak, siyanürle maden çıkarma gibi çevre açısından çok riskli yatırımlarda “tüm yönleriyle(temiz gıda, temiz su ve hava , insan ve fauna ve flora sağlığı vb) kamu yararının ne kadar gözetildiği konusunda şimdiye kadar yapılan açıklamalar ve uygulamalar inandırıcı değildir. Bu nedenle en kısa zamanda; mevcut özelleştirmelerle yapılan uygulamalardaki eksiklikler ve yanlışlar dikkate alınarak stratejik ve çevre açısından kritik önemdeki madenlerimiz kamu işletmeciliği ile çıkartılması yeniden düşünülmeli, 5177 sayılı maden yasası bu yönüyle değiştirilmelidir.

     Bu anlamda duyulan toplumsal kaygı haksız değildir. Yurttaşlarımız anayasanın 56. Maddesinden gelen hak arama yetkisini sonuna kadar kullanacaktır. Kazdağları’nda bu konuda verilecek mücadeleden alınacak sonucun iktidarın ömrüne tesir edeceği açıktır.

     Ayrıca bu ülkenin aydınlarının ve Fazıl SAY gibi uluslararası sanatçılarımızın da duyarlılığı da çok önemlidir. Bu satırların yazarı olarak 18 Ağustos’ta vereceği konseri izlemekten ve bu mücadelede bende oradaydım demekten büyük bir onur duyacağım.

      15.08.2019

serdarerkan

          Serdar ERKAN

Adana Valisi Köşger; “Basın özgürlüğü; demokrasinin temel taşlarından birisidir”

EĞİTİM DEVRİMİNİN YERLİ VE MİLLİ ÜRÜNÜ, KÖY ENSTİTÜLERİ !

ADANA'DA 95 YILIN EN SICAK MART AYI YAŞANDI: YAZA GİRMEDEN KORKUTAN UYARI GELDİ!

Adana Büyükşehir Belediye Meclisi'nde yönetim belli oldu

Adana'da "Rottweiler" dehşeti

TÜED Adana Şubesi Başkan adayından takdir edilecek bir kampanya

Esendemir, “ÇGC Türk basının Kutup yıldızıdır”

Haftaya Banka ATM'lerinde Yeni Dönem Başlıyor

Mustafa Kastalmış TÜED Adana Şubesi Başkanlığına adaylığını açıkladı

Balcalı Hastanesi'nin Adana çöplüğünün yanına taşınacak olmasına sağlık sendikalarından tepkiler yükseldi

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Fenerbahçe 32 27 1 4 57 85
2.Galatasaray 31 27 1 3 49 84
3.Trabzonspor 32 16 12 4 12 52
4.Beşiktaş 32 14 12 6 4 48
5.Rizespor 32 14 12 6 -4 48
6.İstanbul Başakşehir 32 13 12 7 4 46
7.Kasımpaşa 32 13 12 7 -2 46
8.Sivasspor 32 11 10 11 -5 44
9.Alanyaspor 31 10 9 12 -1 42
10.Antalyaspor 32 10 10 12 -1 42
11.Adana Demirspor 32 9 10 13 5 40
12.Samsunspor 32 10 14 8 -6 38
13.Ankaragücü 32 8 11 13 -1 37
14.Kayserispor 32 10 12 10 -9 37
15.Konyaspor 32 8 12 12 -11 36
16.Hatayspor 32 7 13 12 -8 33
17.Gazişehir Gaziantep 32 8 17 7 -15 31
18.Fatih Karagümrük 32 7 16 9 -6 30
19.Pendikspor 32 7 16 9 -28 30
20.İstanbulspor 32 4 21 7 -34 16

YAZARLAR