SERDAR ERKAN


KÜRESEL ŞİRKETÇİ VE LOBİCİ BELEDİYECİLİK MODELİ

Türkiye’de 2019 yerel seçimlerinden sonrası, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) olmak üzere, Ankara ve diğer Büyükşehir belediyelerinin Millet İttifakına geçmesinden sonra yaşananlar gösterdi ki, belediyelere sızan lobiler


Türkiye’de 2019 yerel seçimlerinden sonrası, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) olmak üzere, Ankara ve diğer Büyükşehir belediyelerinin Millet İttifakına geçmesinden sonra yaşananlar gösterdi ki, belediyelere sızan lobiler (küresel şirketçi, mezhepçi, etnikçi, mafyatik, maddi ve siyasi çıkar grupları) halka ait maddi kaynaklarına bağladıkları hortumlarla kamuya ait varlık ve gelirleri kene gibi sömürmekte, kamu kaynaklarını küçük bir azınlığa veya yurtdışına transfer eederek, inanılmaz rantlar elde etmekte, vurgunlar yapmaktadırlar.

              YAŞANANLAR HUKUK DEVLETİ ANLAYIŞININ TAMAMEN ÇÖKTÜĞÜNÜ GÖSTERİYOR

Son günlerde basına yansıyan, Bilal Erdoğan’ın kurucusu ve yöneticisi olduğu vakfın (TÜGVA) yasalara aykırı olduğu ‘mahkeme kararlarıyla belgelenen’, İskeledeki gayri menkulü çok düşük bedelle önceki büyükşehir belediye yönetiminden vakıf adına kiralayıp, yasalara aykırı olarak tekrar kiraladıkları son mahkeme kararıyla ortaya çıktı. Üstelik devletin yargı organlarının kararlarına rağmen bu yerin tahliye edilmemesi ve aynı devletin polisinin yargı kararını uygulayacağı yerde, işgalcileri(TÜGVA) kalkan olması, ‘hem ahlak, hem de hukuk devleti anlayışının’ tam bir çöküşüdür. Çünkü devletin yargı mahkemelerinin kararını, yine aynı devletin kolluk güçleri uygulamıyor. Bu izahı mümkün bir olay değildir. Bu gelişmeler, bu çöküşün zirve yaptığı belgeli halidir. İstanbul halkına(kamuya) ait olan varlıkların ve rantın, mezhepçi lobiler ve yandaş çıkar grupları tarafından nasıl sömürüldüğü, 31 Mart 2019 seçimlerinden buyana, yandaşlara kiralık araç filolarıyla başlayıp, Ankara’da FETÖ’cü kişi ve kurumlara parsel parsel satıldığı, Ankapark’daki milyonlarca liralık israf ve vurgunlarla devam eden bu Saadet zincirinin bugünlerde ortaya dökülen son halkasıdır. ‘Beni hırsızlık çuvalının üstüne koydunuz’ diyen eski AKP li bakanın ve suç örgütü liderinin videolarında çıkan itirafların araştırılmasıyla, yirmi yıllık AKP iktidarından sonra diğer belediyelerde de benzer yolsuzluk ve talanların tahminlerin ötesinde çıkabileceği anlaşılmaktadır.

                      KÜRESELCİ ŞİRKETÇİ VE LOBİCİ BELEDİYE MODELİNİN İŞLEYİŞİ

12 Eylül 1980 sonrası Özal döneminde, özelleştirmeci anlayış ve başta imar yetkileri olmak üzere, bazı yetkilerin il ve ilçe belediyelerine devredilmesiyle iş bitirici, köşe dönmeci, salt finansal büyümeci olarak başlayan Neo-Liberal belediyecilik anlayışı, ‘Benim memurum işini bilir’ söylemi ile, devam etmiş, ikinci evrede T.C tabelalarının ve Atatürk posterlerinin indirildiği BOP belediyeciliğine geçilmiş, son yirmi yılda ‘küresel şirketçi ve lobici belediyecilik modeli’ne evrilmiştir. Halen Türkiye’de de bu modelinin mezhepçi, etnikçi ve seküler üç tipi belirginleşmiştir. Bugünkü model, 1990’larda küreselleşiyoruz yalanı ile, Dünyada ve Türkiye’de, planlamacı, katılımcı ve kamucu anlayışın tamamen 2000 lerin başlangıcında Derviş yasaları ile öncelikle makro düzeyde kamu kaynak ve varlıkları özelleştirilerek büyük talan ve sömürü gerçekleştirilmişti. Ancak, Arjantin ve Türkiye gibi doğal kaynakları çok büyük ülkelerde büyük kamu kurum ve varlıklarının bir avuç yabancı veya yandaş sermayenin eline geçmesiyle büyük sömürü ve talan halen son bulmamıştır. Makro düzeyde kurumların talanı bitince, ‘Küresel şirketçive lobici belediyecilik modeli’ ile yereldeki kamu kaynak ve gelirleri ile doğanın talanına sıra gelmiştir.

2014 Büyükşehir yasası ile ‘Köylerin tüzel kişiliğinin kaldırılıp, yetkilerin valilikler, il, ilçe belediye meclislerine ve kamu kurumlarına verilmesiyle, Küresel lobici belediyecilik modelinin son evresine geçilmiştir. Özellikle 20 Temmuz 2020 sonrasında, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle (CBK) ve 2000’li yılların başında değiştirilen ‘Maden yasaları ve özelleştirmeci ve kolonize edici’ küresel anlayışın köylere kadar, halka ait, ortak arazi ve malları, doğal varlıkları ve kaynaklarının sömürü ve talanı büyük bir ivme kazanmıştır. CBK ile merkezi idare tarafından doğrudan veya yerel yönetim ve devlet kurumlarına bırakılan yetkilerle, ekolojik ve doğal SİT alanları ve hazine arazileri, ormanlık alanlar, kıyılar önce imar planları hızla değiştirilebilmektedir. Sonrada, lobici küresel şirketlere ve yerli ortaklarına verilen binlerce madencilik, ve imar ruhsat ve izinleriyle, ekosistemi ve çevrenin yıkıma uğradığı çalışmalar son orman yangınlarında bile hız kesmemiştir. Küresel şirketçi ve lobici belediye modelinde, işlerin hızla ve sessizce kotarılması için, mikro milliyetçi, (kravatlı veya kravatsız) mafyatik, ve nepotik ile tekadamcı (otoriter) ve şeffaf olmayan ilişkiler hakimdir. Şirket, yandaş ve siyasi çıkar grubu temsilcileri çoğunlukla doğrudan başkan, meclis üyeleri ve bazı bürokratları gizli görüşmeler yürütülerek, bazen de medya ayağı ile kamuoyu oluşturularak, büyük imar değişikliği ve yatırım projelerinde, rant paylaşımının yasal kılıfının nasıl hazırlanacağı, gerekiyorsa, meclisten nasıl geçirileceği, hangi yetkileri kimlerin kullanacağı belirlerler.

İktidar ve muhalif, sağ-sol partilerin temsilcilerine, etnik ve mezhepçi siyasi gruplara, kanaat önderlerine, medya gruplarına meslek odalarının temsilcilerine, iş veya rant olarak hangi vaatler verileceği, kimin kimlerle görüşeceği planlanır. Bütün bu karar süreçlerinde, muhtarlar, kent konseyleri, halk ve demokratik kitle örgütleri, meslek örgütleri, yurttaşlar ve hatta parti üyeleri ve örgütleri dahi dışlanır. İşini dürüst ve yasalara uygun yapan bürokrat ve memurlar, bu süreçlerde engel görülürlerse, etkisizleştirilirler. Belediye meclis süreçlerinde, temsili demokrasinin tüm zaafları kullanılır. Şirketler, başkanları, meclis üyelerini de büyük rantlara ortak ederek, aniden ve hızla meclise getirilecek önerilerle, bütün ellerin aynı anda havaya kalkarak, kararların kaşla göz arasında belediye meclislerden geçtiğine, bu süreçte sağ-sol ideolojik ayrımların hiç gözetilmediğine şahit olursunuz. Bir kısım yerel basına ve temsilcileri de, ortak edildiği için halkın haber alma özgürlüğü ve şeffaflık kısıtlanır, ya da istenen yönde kamuoyu oluşturulur. Hatta bazen bizzat partilerdeki siyasi oligarklar ve baronlar bu rant dağıtımını bizzat kendileri organize ederler. Bunların amacı da, Ankara’da M. Gökçek döneminde yaşandığı gibi, bir sonraki seçimlerde, tekrar başkan veya Meclis üyesi seçilmeyi veya istedikleri kişilerin seçilmesini garanti edecek, delegelerin ve parti merkezinin tercihlerini etkileyebilecek ve hatta seçim kurullarını kontrol altına alabilecek büyük mali güce erişmektir. Bu durum zamanla AKP İstanbul, Ankara örneğinde görüldüğü gibi, ‘Küresel şirketçi ve lobici belediyeciliğin’ hakim olduğu partileri de kısır bir döngüye sokar ve sonunda AKP’de ve belediyelerinde bugünlerde yaşandığı gibi kaçınılmaz olarak çöküşe götürür.

               YURTTAŞ KATILIMLI VE DENETİMLİ HALKÇI BELEDİYECİLİK MODELİ YÜKSELİYOR

20 Temmuz 2016’da tek adam rejimine resmen geçilmesiyle, devlet yönetiminde ‘Şirketçi anlayış’ hızla tavan yapmıştır. Bunun son örnekleri, ülkemizde son orman yangınlarında halk ormanları söndürmeye çalışırken, bazı yandaş şirketlerin ağaç kesimlerine devam edebilecek özgüvende olmalarıdır. Bu yeni modelin karşısında, yukarıda değinilen tüm bu gelişmele ışığında seçmenler ve halk arasında farkedilmesiyle, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra, halkın özlemlerine yanıt veren YURTTAŞ KATILIMLI,VE DENETİMLİ, HALKÇI VE ŞEFFAF BELEDİYECİLİK örnekleri halk arasında büyük kabul görmeye başlamıştır.

Özellikle, İstanbul, Ankara gibi megakentlerde, ve Tunceli, Ovacık gibi daha az nüfusa sahip il ve ilçe belediyelerinde gerçekleştirilen ‘Yurttaş katılımlı ve denetimli’ uygulamalar halk arasında büyük bir beğeni toplamıştır. Yerel meclislerde, belediye meclis oturumları ve ihaleler canlı verilerek şeffaflık sağlanarak halkın meclislerdeki ve belediyelerdeki gelişmelerden yurttaşların haberdar olmasını ve denetimini sağlanmaktadır. Yurttaş katılımlı ve denetimli, halkçı, kamucu belediyeciliğin, kamuoyu gündeminde öne çıkan son örnekleri , İBB de Adalar Belediyesinde TÜGVA ya karşı yürütülen ‘Hukuki Mücadele’ ile ‘yurttaşların katılımcı ve denetimli bütçe’ çalışmaları ile Tunceli belediyesinde daha ucuz ve yerel gıda üretiminin, halka indirilerek desteklenmesidir.

Ankara Büyükşehir Belediyesinin, tüm Dünya kentlerini geride bırakarak aldığı ödül bu anlamda yurttaş katılımlı ve denetimli halkçı belediyeciliğe verilen ödüldür. Küresel şirketlerin hakim olduğu, lobici belediyeciliğe karşı, Sürdürülebilir çevre ve kentler için ‘yurttaş katılımlı ve denetimli halkçı belediyeciliğin’ yaşama geçmesi artık tek seçenek hale gelmiştir. Bunun için, yerel seçimlerde seçilecek meclis üyeleri ve başkan adaylarının, seçim kampanyalarının, hangi çıkar gruplarını temsil ettikleri ve kimler tarafından finanse edildiğinin dikkatle izlenmesi, harcamalarının kaynaklarının seçmenler tarafından, partileri tarafından şeffaf ve ‘Sorgulanabilir hale getirilmesi’ gerekmektedir. İl, ilçe başkan ve belediye meclislerinde seçilecek tüm adaylardan yetkilerini paylaşabilen, katılımcı anlayışta çalışmaları, kent konseylerinde; kent yaşamını, çevreyi, doğayı uzun yıllar etkileyecek kararlarda demokratik kitle örgütlerinin görüş ve taleplerini öne çıkarmaları, merkezi idare ve yapıların dayatma ve baskıların karşısında halkın ve yurttaşların yanında yer almaları, adayların mal ve gelir bildiriminde bulunmaları taahhüdü istenmelidir.

Katılımcı belediyecilik modeli için, yasalarımızda yer alan 1992 Rio Sözleşmesi ile BM sürdürülebilir belediyecilik ölçütlerini içine alan, uygulanabilir/gerçekçi ‘Etik standartları içeren ‘Katılımcı Stratejik Planlama’ aracının, seçilecek başkan ve meclis üyelerinin, özenle ve kararlılıkla kullanılması gerekmektedir. Bu dikkat ve seçici özen olmadığı takdirde halkın ve yurttaşların değil, şirketlerin kazançlı çıkacağı açıktır. Önümüzdeki süreçte, ülkemizde, millet ittifakı dahil, sağ- sol ideolojik ayrımı yapmadan son tahlilde tüm belediyelerdeki ‘uygulanan modelin temel karakterini’ belirleyecek olan soru, BELEDİYECİLİKTE KÜRESEL ŞİRKETLERDEN Mİ, YURTTAŞLARDAN MI YANA OLUNACAĞIDIR?

Serdar Erkan

Eryaman'da vahşet! Boşanma aşamasındaki eşine tecavüz edip öldürdü!

CHP, Adana'da kimleri ihraç edecek?

Değerli dostlarım; İSTİFAMDIR

Saygılı; “Birbirimize candan bağlıyız”

Köy Enstitülerinin Günümüzdeki Anlamı Konuşuldu

Prof. Dr. Tuncel, “Rektör-Öğrenci Buluşması”nda Öğrencilerle Bir Araya Geldi

Kira Tespit Davalarında Dava Sayısını ve Mağduriyeti Azaltacak Bir İhtiyati Tedbir Önerisi

Dr. Ramazan Demirtaş sabah Tokat'a 5.6 deprem olacağını söyledi saat 18:11'de söyleciği gerçek oldu!

9 aylık hamile kadın öldü, bebeği hayatta kaldı

MSB’den kritik İncirlik kararı: Komutanlık üst komutanlığına dönüştü

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 32 28 1 3 53 87
2.Fenerbahçe 32 27 1 4 57 85
3.Trabzonspor 32 16 12 4 12 52
4.Beşiktaş 33 15 12 6 6 51
5.Rizespor 32 14 12 6 -4 48
6.İstanbul Başakşehir 32 13 12 7 4 46
7.Kasımpaşa 32 13 12 7 -2 46
8.Sivasspor 32 11 10 11 -5 44
9.Antalyaspor 32 10 10 12 -1 42
10.Alanyaspor 32 10 10 12 -5 42
11.Adana Demirspor 32 9 10 13 5 40
12.Samsunspor 32 10 14 8 -6 38
13.Ankaragücü 33 8 12 13 -3 37
14.Kayserispor 32 10 12 10 -9 37
15.Konyaspor 32 8 12 12 -11 36
16.Hatayspor 32 7 13 12 -8 33
17.Gazişehir Gaziantep 32 8 17 7 -15 31
18.Fatih Karagümrük 32 7 16 9 -6 30
19.Pendikspor 32 7 16 9 -28 30
20.İstanbulspor 32 4 21 7 -34 16

YAZARLAR