MURAT ŞEN

Tarih: 18.09.2022 10:44

KIRILMALAR

Facebook Twitter Linked-in

İncinebilmek, kırılmak, duyarlı olmaktan daha insanî bir durum olabilir mi?

Sonuçta taş değiliz ki!..

Yaşamaya çalışırken içimize atıp biriktirdiğimiz her darbenin duygu yükü, zamanla bir canavar halini alır.

Bu canavar da bizi öfke ile beslenen, hiçbir şeyi kabullenme seviyesine sahip olmayan yaratıklara dönüştürür.

Kabullenemediklerimiz çoğaldıkça kalbimiz sürekli kırılmaktan bitkin düşer, öfkeye kapılıp dağa küsen tavşan misali dünyaya küseriz.

Bir zaman sonra kırarak ya da kırılarak bir şekilde öfkesi geçer insanın.

Öfke geçer ama her şeyin ilacı olan zaman, kırgınlığa çare olamaz.

Bilakis çöker insanın içine ve çökertir zamanla insanı.

Her kırgınlık, içimizde birikmiş tüm kırgınlıklarla işbirliği yapıp kurulur içimizde.

Bir tür ruh felcidir yaşanan...

Kırgınlık çoğu zaman hissizdir de...

Hüzünlenemez bile insan...

Onu da Edip Cansever şöyle anlatır:

'...Gördün mü bak

Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar

Ve dağılmış pazar yerlerine memleket

Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile

Gelse de

Öyle sürekli değil Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün

O kadar çabuk

O kadar kısa

İşte o kadar...'

(Mendilimde Kan Sesleri şiirinden...)

***

İnsan sosyal bir varlıktır ve yaşamak için başka insanlara gereksinim duyar.

Hâliyle incinmek, kırılmak da insanî bir durumdur elbette, taş değiliz sonuçta!..

Ama Thomas Hobbes'un “Homo homini lupus (İnsan insanın kurdudur.)” sözünü hiç unutmayalım, unutmayalım ki kurtların bizi kemire kemire yok etmesine izin vermeyelim.

'Zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada' kırılıp dağılmadan başka türlü yaşayamayız.

'İyi bir gün olsa yeter!' denilecek zamanlardayız!..

Murat Şen


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —