MURAT ŞEN

Tarih: 29.11.2022 08:33

İLKELLİK

Facebook Twitter Linked-in

Sigmund Freud’a göre insanların davranışlarını anlamak için onların psikolojik yapıları incelenmelidir.
“Cinsellik ve saldırganlık”, insanın davranışlarına kaynaklık eden en önemli iki güdüdür. Bu iki güdü toplumsallaşma yolu ile baskı altına alındığından bilinçaltına itilir. Ancak bunlar, bilinçaltı yoluyla insan davranışlarına kaynaklık etmeye devam eder.
Hayvanlardaki saldırganlık da cinsellik de bilinçli değil içgüdüseldir. Örneğin hayvanlar, korunmak ya da beslenmek için saldırganca hareket eder. Ama insanlardaki saldırganlık daha çok bilinçlidir. İnsan karşısındakine neden saldırdığının farkındadır ve sonunda karşısındakinin zarar göreceğini bilir. Sadece karşısındakinin değil, kendisinin de ceza hukukunun birçok maddesine göre cezalandırılacağını bilir ama “saldırmak”tan kendini alıkoyamaz.
Freud’un dediği gibi bu iki içgüdü en “ilkel” zamanlarımızdan kalmış, bilinçaltımıza işlemiş olabilir ama “insan”ın o “ilkel hayvan”dan bir farkı olması gerekmiyor mu? Adına ister “evrim” deyin ister başka bir şey, insan binlerce yıllık yolculuğunda içindeki o “ilkel hayvan”dan yeterince uzaklaşmış olmalıydı!
Ne yazık ki uzaklaşamamış!
Çevremizde kadın, erkek, çocuk, doğa, hayvan demeden herkese, her şeye saldıran o “ilkel hayvan”lardan o kadar çok var ki insan “Nasıl bu duruma geldik?” demeden duramıyor.
“Bu durum”a gelmemizin pek çok nedeni var elbette ama bu nedenlerin başında toplum olarak belirlediğimiz “uzlaşı”lar yer alıyor.
Ne demek istediğimizi biraz daha açalım.
Kedileri, köpekleri katleden kişi “kötü”dür, hatta ruh hastasıdır.
Fakat bakmaya doyamadığınız bir süt kuzusunu ustaca parçalayan kişi “iyi” kasaptır.
Çünkü “iyi” olan kişi, kötülüğünü üzerinde uzlaşılmış olanlara uygulamaktadır.
Toplum olarak kuzunun katledilebileceğine dair “uzlaşı”mız, kuzunun en büyük şanssızlığını oluşturmaktadır. Benzer bir “uzlaşı” nedeniyle dünya nüfusunun önemli bir kesiminde de (Çin, Kore, Vietnam vb) köpek eti tüketilmektedir. 
“İyi” ya da “kötü” olanı “uzlaşı”larımız belirlemektedir ne yazık ki…
Bugün aile içi ilişkilerden tutun da sokaklara kadar bütün toplumsal yaşama yansıyan “şiddet'in temelinde toplumsal yapının 'uzlaşı'ları, tehlikenin en büyüğü olarak karşımıza çıkmaktadır. 
'Boşanmak istemeseydi!'
'Bu saatte sokakta ne işi vardı?
'O da açık giyinip tahrik etmeseydi.' vb...
Son zamanlarda yaşadığımız şiddet olaylarının psikolojik alt yapısını, toplumun önemli bir kesiminde kabul gören bu tarz 'uzlaşı'lar oluşturuyor ne yazık ki...
Kötülüğünü üzerinde 'uzlaşılmış' olanlara uygulayanlar arttıkça da insanı, hayvanı, bitkisiyle tüm doğa için iki ayaklı bir şeytana dönüşüyor insan...
Veya çoktan unutmuş olmamız gereken o “ilkel hayvan”a!..

Murat ŞEN


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —