DOÇ.DR.CENGİS T. ASİLTÜRK

Tarih: 23.09.2022 09:31

FRANCIS FORD COPPOLA

Facebook Twitter Linked-in

Francis Ford Coppola eserleriyle sinema tarihini inşa eden yönetmenlerden biri. Bu yönetmenlerin eserleri tunçtan heykel gibi durur akıp giden zamanın karşısında. Evrensel sinema dilinden kendine has üslup çıkartabilmiş ender yönetmenlerden biri olan Coppola, aynı zamanda önemli bir yazar ve yapımcıdır.

Coppola bir Akdeniz insanı. Köken olarak bir İtalyan ancak Amerika’da, Detroit, Michigan’da 1939’da doğdu. Her ne kadar ellinci yılı geçtiğimiz ay kutlanan Baba adlı (yanlış olarak üçleme diye anılan) devam filmleriyle tanınsa da, başka önemli filmler de çekti. 1983 yapımı Rumble Fish (Siyam Balığı), aynı yıl çektiği The Outsiders, 1979 yapımı Apocalypse Now, 1996 yapımı Jack bunlardan bazılarıdır. Ünlü aktör Nicolas Cage’in de amcası olan Coppola bu önemli filmleriyle sinema tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.

Akademinin kendisine layık bulduğu senaryo ödüllerinin yanında; 1974’te En İyi Yönetmen, 1972 ve 1979’da En İyi Yönetmen Altın Küre Ödülüne, 1979’da BAFTA En İyi Yönetmen Ödülüne layık görülen Coppola, toplamda altı Altın Küre ve iki Palmes d’Or Ödülü, bir de İngiliz Film Akademi Ödülüne layık bulun muştur.

Coppola’nın babası, Michigan’da Detroit Senfoni Orkestrası’nda flüt çalıyordu. Anne tarafından dedesi ise, popüler İtalyan besteci Francesco Pennino’dur. Amerikalı sanayici ve Ford Motor’un kurucusu Henry Ford’a ait olan Henry Ford hastanesinde doğan Coppola, göbek adını Ford’dun onuruna aldı. Henry Ford’la bağlantısı bununla da sınırlı değil. Ünlü iş adamıyla babasının iş ilişkileri vardı. Coppola’nın babası, The Ford Sunday Evening Hour’da hem aranjör, hem orkestra yönetmen yardımcısıyken, Ford Motor Company ona sponsordu. Coppola iki yaşındayken, babası NBC Senfoni Orkestrası’nın baş flütçüsü oldu. Böylece aile New York’a taşındı, Woodside, Queens’e yerleşti. Coppola ileride aktris olacak küçük kız kardeşi Talia Shire, ağabeyi August ve ebeveynleri artık New York’ta yaşamaktaydı.

Geçirdiği çocuk felci nedeniyle çocukluğunun önemlice bir döneminde yatalak kalan Coppola bu dönemde ev yapımı kukla tiyatrosuyla kendine bir dünya kurdu. Bu dünya, ona derin bir hayal gücü armağan etti. Arzu Tramvayı okumak henüz on beş yaşındayken tiyatroya ilgisini pekiştirdi. İçinde kendine rol vereceği, 8 mm kamerayla kısa filmler yaptı. Parlak bir öğrenci olmasa da, teknoloji ve mühendislik alanlarında farkını kolayca ortaya koyduğu için okul çevrelerinde “Bilim” lakabıyla anılıyordu.

Başlangıçta babasının etkisiyle müzik kariyeri yapmak üzere bir eğitime yöneldi. Müzik aleti tuba idi. Bu alet üzerine uzmanlaşıyordu. New York Askeri Akademisi’nin müzik bursunu kazandı. On altı yaşındaydı. 1955’te, Hofstra Koleji Tiyatro Sanatları Bölümü’ne kayıt yaptırdı. Bu okuldan oyun yazarlığı bursu alan genç Coppola, tiyatro yönetmenliğine ilgi duymaya başlamıştı.

Babası, onun bir mühendis olmasını hayal ederken; bir metafor olarak söylemek gerekirse yazgısı onun karşısına sinemada yaratıcı ya da sanatsal kurguyu, dolayısıyla diyalektik sinema dilini bulan Sergei Mihailoviç Eisenstein’ın Dünyayı Sarsan On Gün ve Ekim adlı filmlerini çıkarttı. Eisenstein’ın yaratıcı kurgu dili karşısında adeta büyülenmişti. Tiyatro, artık sinemanın büyüleyici pırıltıları ardında kalıyordu.

Hofstra okulunda sinema atölyesi kurdu. Ayrıca her hafta bir oyun sergiliyordu. Kampüs Edebiyat Dergisinde yazıları yayınlandı. Tiyatroya katkısı nedeniyle verilen Beckerman Ödülü ise, geleceğine giden yolu aydınlatmaya başlamıştı.

Doç. Dr. Cengis T. Asiltürk


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —