DOÇ.DR.CENGİS T. ASİLTÜRK

Tarih: 05.06.2019 16:37

ÇOCUKLUĞUMUN EN GÜZEL EN HÜZÜNLÜ BAYRAMI

Facebook Twitter Linked-in

       ÇOCUKLUĞUMUN EN GÜZEL EN HÜZÜNLÜ BAYRAMI

2_69 

           Umuyorum, çocuklara zaman ayırıp, onların harikulade bir bayram yaşamasını sağlıyordur büyükler...

      Çünkü büyüdüğümüzde bir hazine haline geliyor çocukken yaşanmış bayramlar ve her türlü güzellikler...

      Tüm insanların çocukluğu büyülü anlarla doludur gerye dönüp baktığınızda... Beni bir düş dünyası içinden, bir rüyalar aleminden geçirir anımsadığım o güzel günler...

     Bir Ali vardı, çocukluk arkadaşlarımdan... Beş yaşındaydık... Çok iyi arkadaştık... Can arkadaştık...

    Biraz sonra yazacaklarımdan dolayı Ali'nin soyadını yazmamalıyım tabi...

      Adnan vardı bir de, onun soyadını yazacağım: Temel... Dişlek Adnan...

      Adnan bizden iki yaş büyüktü. İlkokula gittiğine göre... Bu Adnan, bir gün ben yokken Ali'yi dövmüş. Fena şekilde... Zaten çok kavgacı bir çocuktu... Kesin bir yerlerde blediye başkanı adayı falandır bu yıllarda... Belki de belediye başkanı ya da muhtar olmuştur bile...

      Sokak sokak aradım Adnan'ı... Gittim, evlerinin bahçesinde 'gazoz kapağı ütmeç' oyunu oynarken buldum onu. Sofalarında mahallenin kızlarının kahve falına bakan ablası Nazan Hanım Teyze, 'yapma, Cengis' diye bağırdı, ama geç kalmıştı... Portakal ağacı sopamla Adnan'ın kafayı ikiye bölüvermiştim bile... Horul horul kan fışkırdı... Kaçtım...

      Böylece hayatımdaki tek kavgamı yaptım, arkadaşım Ali için...

      Öyle iyi arkadaştık ki Ali ile... Onun başına kötü bir şey gelecekse o kötülüğün benim başıma gelmesini tercih edecek kadar çok severdim arkadaşımı. Ali de öyle; bana kötü bir şey olacaksa kendisine olsun isterdi. Bundan eminim...

     Arkadaşlarımın çoğu kızlardı. Bu nedenle lakabım Kızlarçavuşu'ydu. Kızlarla iyi anlaşırdım. Zaten saçları uzun tek erkek çocuktum aramızda...

      Sanırım bir Kurban Bayramı öncesiydi. Her bayram öncesinde olduğu gibi babam ve annem bizi kumaşçıya götürmüş, tüm kardeşler gömlek ve pantolon kumaşları beğenmiştik.

      Terzi Ahmet provalarımızı günler öncesinden almış, birkaç günde tüm bayramlıklarımız hazır olmuştu. Bana saf ipekten bembeyaz bir gömlek dikilmişti, en net o gömleği görebiliyorum şimdi gözlerimi kapattığımda...

      Kıyafetlerimizi giyip hazırlandık. Faytoncu Osman Efendi gelip bizi aldı. Babamla birlikte Bayram Namazı kılmaya Çifte Minare Camisine gittik.

     Şimdiki çocuklar da bizim yaşadığımız o büyük heyecanı yaşıyorlar, biliyor musunuz? Bayramlar aynı, biz değişiyoruz...

     Neyse...

     Açık söyleyeyim, namazın bitmesini heyecala bekledim. Sabırsızdım. Namazdan sonra babamın çevresini saran, onunla bayramlaşan tanıdıklarına da kızıyordum, bizi alıkoyuyorlar diye, bugün gibi aklımda...

     Alilerle buluşacaktım. Planlarımız vardı... Hayatımın en güzel bayramlarından birine hazırlanıyordum. Babamın bayramlaşmaları bitmek bilmiyordu.

     Neyse, sonunda Osman Efendi'nin faytonuna bindik. Bu sefer de dönüş yolu bitmek bilmiyor...

    Uzatmayayım...

    Faytondan iner inmez mahalleye fırladım.

    O da ne?

    Ali evden çıkmak istemiyor. Camda sakız çiğneyen ablası Emine abla,öyle söyledi... Ali'ye bayramlık ayakkabı alınamamış! Ali de o yüzden sokağa çıkmayı reddediyor.

    Kolayı var...

    Hemen eve fırladım ve bayramlıklarımı çıkartıp bir gün önceki kıyafetlerimi giyip geldim. Ali'yi ve birkaç kızı aldım, göçmen kuşların gösterisini izlemeye gittik.

    Ben hayatımda daha güzel ve daha fazla eğlendiğim bir bayram daha yaşadığımı anımsamıyorum.

Cengis Asiltürk


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —