DOÇ.DR.CENGİS T. ASİLTÜRK

Tarih: 03.04.2021 11:24

BERTOLT BRECHT'E RAĞMEN

Facebook Twitter Linked-in

Sinemada izleyici kahramanla özdeşlik kurmalı. Bu konuda Bertolt Brecht gibi düşünmemek gerek. Yönetmen bu özdeşliğin kurulmasını başarmalı. İzleyicinin film kahramanınızla özdeşlik yaşamasını sağlayamıyorsanız, zaten filminiz olmamıştır. Biz filmin içinde yaşıyor gibi olmayacaksak, o konu hakkında bilgilendirici bir TV programı yapın...

Öyleyse sinema nedir?

Sinema, görüntü öncelikli anlattığınız hikâyeyi, izleyicilerin onu yaşıyormuş duygusuyla izlemesidir. Sinema hikâye anlatma/yaşatma sanatıdır.

İnsanlık hikâyelerini; 1) beden diliyle, 2) sözlü dille, 3) yazılı dille, 4) sinematografiyle anlattı.

Dolayımsız olarak, sinema; hikâye anlatıcılığı sanatındaki kronolojinin ya da bu zincirin son halkasıdır.

Sinemada zor olan, hikâyenize inandırmayı başarmaktır. İnandırmak, yaşatmak, anlatılanın izleyiciye geçmesi önemli...

Filmin sahihliğiyle ya da hikâye anlatma gerçekliğiyle ilgili her hata, her olmamış durum yabancılaştırma efektidir bizatihi.

En iyi yönetmen, filme ruh üfleme kabiliyeti olan yönetmendir. Akira Kurosawa gibi, Ömer Kavur gibi, Pier Paolo Pasolini gibi, Steven Spielberg gibi, Quantinn Tarantino gibi, David Linch gibi, Andrei Tarkovsky gibi, İsmail Güneş gibi, Wim Wenders gibi, Theo Angelopoulos gibi, Yılmaz Güney gibi, Milcho Manchevsky gibi, Zeki Demirkubuz gibi, Roberto Rosselini gibi, Federico Fellini gibi, Jean-Luc Godard gibi, Marcel Carné gibi...

Cengis T.Asiltürk


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —