DOÇ.DR.CENGİS T. ASİLTÜRK


93. OSCAR ÖDÜLLERİ VE İYİLERİN EN İYİSİ ANTHONY HOPKINS’İN SERÜVENİ

Piyano çalmak istiyordu. Resim yapmak istiyordu. Belki kendi bedeninde çok farklı karakterleri yaşatabileceği bir meslekle kendisi arasındaki mesafenin ne kadar da yakın olduğu aklına gelmediği için resim yapma ya da piyano çalma arzusu duy


Piyano çalmak istiyordu. Resim yapmak istiyordu. Belki kendi bedeninde çok farklı karakterleri yaşatabileceği bir meslekle kendisi arasındaki mesafenin ne kadar da yakın olduğu aklına gelmediği için resim yapma ya da piyano çalma arzusu duyuyordu... Okul ve dersler mi? Pek hoşuna gitmiyordu.

Evet, Anthony Hopkins de bir zamanlar çocuktu. Sonra genç oldu. Daha sonra da yetişkinliğe geçti. En sonunda yaşlandı ve 2021 Yılı 93. OSCAR Ödüllerinde The Father filmindeki rolünden dolayı kendisine layık görülen En İyi Erkek Oyuncu ödülüyle, “ödüle değer görülen en yaşlı aktör” unvanına sahip oldu. Kendisinin, gazetelerde bu unvanla anılması, kim bilir benim gibi sizlerden bazılarının da canını sıkmıştır. Kim onu, The Silence of the Lambs (Kuzuların Sessizliği) filmindeki (iyi kalpli) Hannibal Lecter rolüyle (evet, iyi kalpli zira bu konuya daha sonra döneriz, fakat şimdiden söyleyeyim o iyi kalpli adamı canlandırdığı karakterle) değil de “OSCAR’a layık bulunan en yaşlı aktör” unvanıyla anımsamak ister ki?

Bugünlerde seksen üçünde olan Anthony Hopkins’i, 1949 yılında, yani henüz on ikisindeyken, ailesi biraz disiplin kazanması maksadıyla Pontypool Galler’de Janes West Monmouth Erkek Okulu’na gönderdi. Anthony tabiatına aykırı o yerde beş dönem kaldı. Sonra ver elini Galler Vale of Glamorgan, Cowbridge Grammer School. Kimi çocuklar kendilerine sunulan, biçilen, önerilen, gösterilen şu hayatı yaşarken, kimileri hayatı anlamak ister. Fırıncı Richard Arthur Hopkins’in oğlu Anthony gibi; anlamak, dibine kadar gitmek... Anthony on beş yaşındayken; Richard Burton (kendisinin Galli aktör olduğunu bilmeyen yoktur her halde), genç Anthony’nin önüne doğru bir fener tuttu. Gencecik Anthony de gitti alelacele Galler Kraliyet Müzik ve Tiyatro Okulu’na girdi. Oradan yirmi yaşında mezun oldu.

1959 yılında, biteviye yağan yağmurları (eğriliğiyle akılda yer tutan) şu hüznün kenti Londra’ya yerleşti. Niçin? Daha önceleri bünyesinde yer aldığı Kraliyet Dramatik Sanatlar Akademisi Londra’ya taşınmıştı da ondan. Bugünün, seksen üç yaşında OSCAR’ın en yaşlı ödül alan aktörü de gençti işte bir zamanlar! Genç olmak birçok şeyi bilmemektir. Bilmemekse insanı hareket halinde tutar, çünkü genç olmak, öğrenmek ve anlamak zorunda olma halidir de... Belki de insan gelecekte neler olacağını sadece tahmin edebildiği fakat bilemediği için hayat böylesine büyüleyicidir! Şu (en) yaşlı adamın bildiği bir şey var fakat: Oscar Amca tarafından En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık bulunmak, büyük bir kıvançtır. Bu konuda sağlam deneyim sahibi. İlkinde, yani The Silence of the Lambs filmdeki Hannibal Lecter olarak bu ödüle ilk layık bulunduğunda, henüz elli beş yaşında bir delikanlıydı Anthony Hopkins (1992)! Elli beş yaşında bir delikanlı evet! Şu insan; otuzuna gelmeden yirmisinde, kırkına gelmeden otuzunda, elli 2 beşine gelmeden ellisinde ne kadar genç olduğunu anlaması en baştan engellenmiş bir varlık! Anthony Hopkins gibi hayatı güzel ve renkli geçmekte olanların hüznü ne büyüktür zamanın karşısında. Cennet işte biraz da yeryüzündedir kimileri için, insan böylece yaşlanmanın karşısında hüzünlüdür. Senaryosu Thomas Harris’in The Silence of the Lambs romanından uyarlanan reji atmosfer harikası gerilim filminin (The Silence of the Lambs) yönetmeni Jonathan Demme, Hannibal Lecter karakterini bu derinlikli adama, Anthony Hopkins’e vererek, yalnızca sinemaya ait bir gerçeğin altını bir kez daha çizmişti: Yönetmen, kalıcı bir kahraman yaratırken, oyuncuya ölümsüzlüğü armağan eder... Bu ölümsüz adam, yaşlanıyordu. İşte bu filmdeki Clarice Starling rolünü harikulade canlandıran Jodie Foster’den söz ederek, bu konuyu dağıtmayalım da; ancak onun varlığından yola çıkarsak “bugünün en yaşlı adamının” şu büyük başarısı, nedenleriyle birlikte anlaşılır hale gelebilir. “Hollywood’da kuralları esnetebilirsiniz, ama yıkamazsınız.” Akıllı adamlar; aktrisler genç yaşta şöhrete kavuşur orada, yüklerini her bakımdan erken yaşta tutarlar. Aktörlerin (deyim yerindeyse) adam yerine konulmaları içinse, zamanın örsünde dövülmeleri, saçlarına epey bir ak düşürmeleri gerekir. Bir eğretileme yapmama müsaade ediniz; “Hollywood itikadına göre”, eğer istisnai bir film yapmayacaksak, çoğunlukla, belki de, neredeyse daima, “başroller için genç kadınlar, olgun erkekler” seçilir. “Kadına iltimas ya da erkek egemenliği” yakıştırmaları mı? Çekiver kuyruğundan gitsin. Bunlar hastalıklı bir teorem(!) orada. Zira bir film gişede iş yapmışsa, gerisi gevezeliktir o semtte.

Anthony Hopkins bekletilmiş, kıvamına ermiş olmanın ödülünü almıştır, ikinci kez, üstelik de bu yaştan sonra (da hâlâ). Jodie Foster’a ise The Silence of the Lambs filmindeki rolüyle daha otuzuna bile gelmeden İKİNCİ BİR OSCAR verilerek şu Hollywood’a aktris veya aktör olarak yerleşme gerçeğinin altı kendiliğinden çizilmiştir.

Anthony Hopkins’e sunulan ilk OSCAR ödülü, ikincisinden, şu en yaşlı olma durumundan çok daha ilginç, çünkü ilk ödül, sadece on altı dakikalık oyunculuğa/performansa verilmişti. O, Hannibal Lecter’dı (yani/belki de) iyi insan... Ödülü fazlasıyla hak ediyordu. Hannibal Lecter iyi insandı, çünkü o kuzuları yiyenler nasıl elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşıyorsa; Hannibal Lecter da, filmin sonunda, yarı plonje çekilmiş son planda, bir kalabalığa karışır, uzaklaşır, filmin arka jeneriği akar: BİTTİ...

İnsanlık, 2020’leri kuşkusuz daima Covid19 salgınıyla anımsarken; 93. OSCAR Ödül Törenini bundan bağımsız düşünmeyecek. 2021 Oscar Ödüllerinin malum salgına rağmen katılımcılarından test ve fiziki mesafe önlemi alınması sonrası Los Angeles’taki Union Garı’nda ve yüz yüze yapılması, töreni ekranlardan izleyenler için nostaljik bir hava estirdi. Anthony Hopkins’in, doğrudan kendisini bulduğu (ki, rol adı da Anthony) “baba” rolü, kendi yaşlılığının getirdiği sorunlarla başa çıkmaya çabalayan yaşlı bir erkeğin serüvenini anlatmakta. The Father’ın babası Anthony, zamanın getirdiği yaşlılığının etkilerini, hayat ve zamanın karşısında eşsüremli olarak her geçen gün daha fazla duymaktadır. Anthony Hopkins tarafından biçimlendirilen ve yaşatılan Baba Anthony şu seksen yaşındaki baba, kızının hayatına katılıma 3 ve bu süreci birlikte yaşama isteğine karşı. Onu yanında istemeyerek, yalnız sürdüreceği şu yaşantısında yaşlılık/zaman koşutluğunda değişen yaşam koşullarını gözler, anlamaya çabalar. Bu sürece girdikten sonra zihninden, kendisinin ve hayatındaki insanların gerçek olup olmadığından kuşkulanmaya başlar. Hayatın gerçeği ki; Anthony Hopkins, muhtemelen; bir insan olarak, bir kişilik olarak, bir aktör olarak, seksen üç yaşında yaşlı bir erkek olarak seksen yaşındaki yaşlı bir babayı canlandırırken her halde kendi yaşantısını gözden geçirdi. Evet, nerelerden geldik buraya? Gallerli çocuk, o delikanlı nerelerde? Peki ya, şu yaşlı adam da kim? Bu kadar yaşlanıncaya kadar; tanımadığı ve planını yaptığı yolculuğun önemli aşamalarından birine 1960’da ulaştı. Yirmi üç yaşında... O yıl, Swansea Little Theatre’ın yapımcılığında sahnelenen Have A Cigarette oyununda, ilk profesyonel oyununu gerçekleştirdi.

Yolculuk başlamıştı. 2021’e kadar tüm oyunculuk kariyerine bakılınca, karakter ya da kahraman ya da kurgu insan yaratma makinesi denilebilecek Anthony Hopkins, bu keyifli yolculuğunun önemli istasyonlarından birinde, 1965 yılında, yirmi sekiz yaşında, Laurence Oliver tarafından Londra’daki şu Kraliyet Ulusal Tiyatrosu’na davet edildi. Şimdilik yardımcı oyunculuk... Sonra objektif oyunculuğuna doğru evrilmeye başlayacaktı. Zira televizyon ve sinemanın kapıları ona açılıyordu. Sinema, televizyon, kamera oyunculuğu, tiyatro oyunculuğundan farklıydı. Geçiş sırasında tiyatro oyunculuğunun bir takım avantajlı yanları yok değil. 1980’e gelindiğinde; The Elephant Man filminde, İngiliz Doktor Sir Frederick Treves’i canlandırdı.

Britanya İmparatorluk Nişanı ona takdim edildiğinde, yıl 1987’diydi. Bir sonraki filminde başka bir kişiliği canlandıracaktı, zira Francis Ford Coppola ona, “Bram Stoker’s Dracula filmini çekeceğim, gel şu Abraham Van Helsing’i canlandır” dedi. Yıl 1992 olmuştu. Hopkins elli beş yaşında bir delikanlıydı. Buckingham Sarayı, artık kariyerinin doruklarında dolaşan aktörü, 1993 yılında şövalye ilan etti. Bunun gerekçesi, sanata verdiği hizmetlerdi. Hopkins, bazen yılda birkaç filmde oynayarak sürdürdü bu harika kariyerini. Anthony Hopkins adlı keskin bakışlı, tutku dolu adamın bedeninden ve kafasından; önemli filmlerde, önemli karakterler çıkarttı. Nixon (1995) filminde Richard M. Nixon, İhtiras Rüzgârları (1995) filminde Colonel William Ludlow, Gemide İsyan (1984) filminde Lieutenant Bligh, Jor Black (1998) filminde William Parrish, Alexander (2004) filminde Old Ptolemy karakterini canlandırdı.

2000’li yıllarda “yaşayan en büyük aktör” olarak gösterilen Hopkins, 2003’te, Hollywood’da bir aktörün ulaşabileceği onurların en büyüğüne layık görüldü: Hollywood Şöhret Kaldırım’ında kendisine bir yıldız verildi. Ardından; hem “kurgunun altın çağı” diye anılan sessiz sinema döneminde, hem daha sonra “sesli sinema döneminde” çektiği filmlerle tüm dünyada saygınlık kazanan, hatta Hollywood Düş Cenneti’ni kuranlardan birisi sayılan Cecil Blount De Mille (1881-1959) adına sunulan ödül, 2006 yılında Anthony Hopkins’e takdim edildi. Ömür Boyu Başarı Altın Küre Ödülü.

4 Britanya Film Akademisi tarafından verilen en yüksek ödül BAFTA Akademi Bağlılık Ödülü (2008), ayrıca üç kez BAFTA, iki kez Emmy ödülüne layık bulundu. Yine 2008 yılında, Britanya Film ve Televizyon Sanatları Akademisi’nin üyeliği göreviyle onurlandırıldı. 31 Ocak 2011’de ise Hopkins’in bir valsinden oluşan And the Waltz Goes On albümünü yayınlayan; kuşkusuz ki, dünyanın en önemli orkestra şefi André Rieu’ydu.

Yüz yüze gerçekleştirilen 93. Oscar Ödülleri’nin en çok konuşulan kişisi olan Hopkins, o gece, tüm başarılarından daha fazla dikkate değer bir şey yaptı. The Father adlı filmdeki şu Anthony adlı yaşlı babayı canlandırdığı rolünden dolayı kendisine En İyi Erkek Oyuncu Ödülü takdim edilirken; bu ödül için sık sık adı anılan Chadwick Boseman’ı unutmadı. Ödül konuşmasında, onun adını anma inceliğini gösterdi. “Günaydın, memleketim Wales’te bulunuyorum. 83 yaşında bu ödülü almayı beklemiyordum. Gerçekten öyle ve Akademi’ye minnettarım. Teşekkür ederim. Aramızdan çok erken ayrılan Chadwick Boseman’ı anmak istiyorum. Ve tekrar hepinize teşekkür ederim. Çok ayrıcalıklı ve gururlu hissediyorum.”

Şu yeryüzünde sadece kırk dört yıl (1976-2020) yaşarken, Anthony Hopkins ile adı aynı ödüle layık bulunacak kadar önemsenmek belki de Chadwick Boseman için ödüllerin en büyüğü. Akademi’yi, ortada yaşanmış bir “genç ölüm” olayı dururken hiç de duygusal davranmayarak ödülü gerçek sahibine yani Anthony Hopkins’e uygun bulması takdire değerdir. Anthony Hopkins de beden ve aklıyla birçok gerçek insandan daha gerçek film kahramanı yaratmış büyük aktörün üzerinde son derece şık duran bir davranışla “Chadwick Boseman” adını anarak onu ödüllendirmiştir. Kim bilir hayat belki böyle; büyük bir aktör de olsa, insanın anımsanması salt humanity (insancıllık) üzerinden gerçekleşiyor.

Doç. Dr. Cengis T. Asiltürk

Tamer Dağlı’dan Sarıçam’a 1.000 Kişilik Öğrenci Yurdu Müjdesi

TÜRKHAN İHA Prototipi Devlet Bahçeli’ye takdim edildi

NORVEÇ ANKARA BÜYÜKELÇİSİ ANDREAS GAARDNER, VALİ KÖŞGER’İ ZİYARET ETTİ

METİN BAYDAR: “KARNESİNİ GETİREN HER ÇOCUĞUMUZA HEDİYE VERİYORUZ”

22 Yıl Sonra Şirketten Borç Çıktı

SASA’ya Türk Kızılay’dan Kurumsal Altın Madalya

İYİ Parti Adana İl Başkanı Veysel Yıldız’dan Torba Yasa Tepkisi: “Doğaya ve Halkın Geleceğine Kastediliyor!”

Tekbilek’e 2.kez Fahri doktora ünvanı

Tamer Dağlı’dan Tarıma Dayalı Yatırımlar Açıklaması

1.5 Adana Takımı Avrupa İkincisi!

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2

YAZARLAR