6 Şubat 2023, Türkiye tarihine kara bir gün olarak kazındı. Binlerce insan, bir gecede hayatını kaybetti. Evler, binalar, umutlar yerle bir oldu. Ancak bu felaket yalnızca doğanın değil, insan eliyle büyütülen ihmallerin de bir sonucu olarak hafızalara kazındı. Deprem bölgesinde yaşanan yıkım, yalnızca binaların çökmesiyle değil, hukukun, denetimin ve vicdanın da eksikliğiyle şekillendi.
Depremler doğal afetlerdir; ancak afetlerin yol açtığı sonuçlar büyük ölçüde insan eliyle belirlenir. Hukukun üstünlüğü, şehir planlamasındaki öngörü, yapı denetimlerinin etkinliği ve yöneticilerin sorumlulukları, bir doğal felaketin büyüklüğünü tayin eden en kritik unsurlardır. Ne yazık ki, 6 Şubat’ta yaşanan yıkım, yalnızca yer sarsıntısının değil, yanlış yapılaşmanın, denetimsizliğin ve umursamazlığın ağır bir bedelidir.
Deprem sonrası yürütülen soruşturmalar, binaların yapımında görev alan müteahhitlerin, yapı denetim firmalarının ve yetkililerin sorumluluklarını gözler önüne sermektedir. Hukukun en temel ilkesi olan kusur sorumluluğu, bu noktada devreye girmektedir. Türk Ceza Kanunu’na göre, bir kişinin ihmali sonucu başka bir kişinin hayatını kaybetmesi veya yaralanması, taksirle ölüme veya yaralanmaya sebebiyet verme suçunu oluşturur ve bu durumda sorumlular hakkında cezai işlem başlatılması mümkündür. Türk Borçlar Kanunu’na göre ise, zarara sebep olan kişiler, zarar görenlere maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlüdür. İmar Kanunu kapsamında binaların depreme dayanıklı inşa edilmesi zorunludur ve bu kurala riayet etmeyen yetkililer ile firmalar, hukuki sorumluluk altına girerler. Ancak yasal sürecin adil, hızlı ve şeffaf bir şekilde işletilmesi, mağdurların haklarının tam anlamıyla korunması için hayati önem taşımaktadır.
Depremzedeler, uğradıkları maddi ve manevi zararların giderilmesi için hukuki yollara başvurabilirler. Konutlarını ve iş yerlerini kaybeden vatandaşlar, sorumlulara karşı maddi tazminat davası açabilirler. Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında olan konutlar için sigorta şirketlerinden ödeme talep edilebilir. Ayrıca, savcılıklar, kusuru bulunan kişi ve kurumlara yönelik cezai soruşturma yürütebilir. Ancak burada önemli olan, hukuki sürecin gecikmeden ve hakkaniyetle ilerletilmesidir. Çünkü adaletin gecikmesi, mağdurların acısını daha da derinleştirebilir.
6 Şubat, yalnızca anılacak bir felaket günü değil, aynı zamanda bir dönüm noktası olmalıdır. Afet yönetiminde hukukun gerekliliklerini eksiksiz yerine getirmek, kent planlamasında akılcı ve sürdürülebilir politikalar izlemek zorunluluktur. Unutulmamalıdır ki, adalet sadece mahkeme salonlarında değil, şehirlerin temelinde, projelerin her aşamasında inşa edilir. Eğer gereken dersler alınmaz, hukuk sistemi yetersiz kalırsa, aynı acıları yeniden yaşamamız kaçınılmazdır.
“Adalet bir gün herkese lazım olur.” - Şeyh Edebali
Av. Duygu Sarı
2025 İstanbul