9668,36%1,33
38,81% 0,36
43,29% -0,25
3996,59% -0,90
6506,72% 0,56
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi konuyla ilgili yapmış olduğu yazılı açıklamasında: "Hain terör örgütü PKK, ABD gözetiminde teröristlerini ve silahlarını çoktan Suriye
kuzeyindeki PYD (YPG)’ye aktardığı, ortada sadece adının kaldığı ve çatı örgüt KCK' nın
bölge ülkelerindeki uzantılarıyla devam ettiği bilinmiyormuş gibi, bir sözde "silah
bırakma” ve “örgütü feshetme” bildirisi yayınladı.
Yandaş ekran bülbülleri “Terörsüz Türkiye” nameleriyle mutlu mesut barış
türküleri söyler, AKP sözcüsü yeni bir dönem başladığını müjdeler, bakanlar sıra sıra
başarı nutukları atar, Cumhur İttifakı liderleri "milletimiz ve memleketimiz kazanacak"
buyururken Atatürkçü Düşünce Derneği ve Milli Merkez milletimizle birlikte süreç
başlatıldığında durduğu yerde durmakta ve gelişmeleri kaygıyla izlemektedir.
Okuyalım ve görelim bakalım, PKK ne demiş, ne me nem bir “yeni dönem”
başlıyormuş ve kim kazanmış, kimler kazanacakmış?
Şöyle diyor hain terör örgütü;
“Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt
inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın ‘özgürlük hareketi’ olarak tarih sahnesine çıktı…
Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele
stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt inkarının, buna dayalı
'imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının' egemen olduğu koşullarda
şekillendi...
Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin temel realitesi olarak
görülmesini esas aldı. Bu temelde 'başarıyla yürüttüğü' mücadele sonucunda bölge
halklarının özgürlük umudu ve onurlu yaşam arayışının sembolü haline geldi...
‘Özgürlük Hareketi’ hem nicel hem nitel olarak büyüdü, ‘gerilla savaşı’ ‘Kürdistan’
ve Türkiye’ye yayıldı. ‘Gerillanın’ yürüttüğü ‘savaş’ın etkisiyle Kürt halkı ‘serhıldanlara’
(İSYANLARA) kalktı. Böylece ‘her iki taraf’ açısından ‘savaş’ temel seçenek haline getirildi
(!)…
‘Önder Apo’ Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı ‘Lozan Antlaşması’nın ve ‘1924
Anayasası’nın öncesini referans alarak, ‘Ortak Vatan’ ve ‘Kürt-Türk halklarının kurucu öğe
olduğu’ Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını 'Kürt
sorunu'nun çözüm çerçevesi olarak benimsedi…
2 yıldır önderlik ve PKK yürüyüşüne büyük bedeller pahasına katılarak, inkâr ve
imha siyasetine, soykırım ve asimilasyon politikalarına karşı direnen onurlu halkımız,
barış ve demokratik toplum sürecini daha bilinçli ve örgütlü biçimde sahiplenecektir...
Söz konusu kararların uygulanması ‘Önder Apo’nun süreci yürütüp
yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam, bütünlüklü bir
hukuki güvenceyi gerektirir...”
Ve daha neler, ne masallar, ne komplo teorileri...
Vay ki, vay!!!
Meğer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve dünyanın on yıllardır “terör örgütü”
listelerine aldığı PKK “Özgürlük Hareketi”, müebbet hapis mahkumu elebaşı “Önder”,
devletimiz de soykırımcı ve asimilasyoncu imiş…
Meğer PKK, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan’a ve Cumhuriyet’i
kökleştirip kurumsallaştıran 1924 Anayasasına (ki Cumhuriyetin ilk anayasasıdır) karşı
tarih sahnesine çıkmış, isyanlarla büyüyüp savaşı Kürdistan’a (!) ve Türkiye’ye yaymış...
Meğer, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası -tabii ikisi arasında 29 Ekim 1923’de
ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti de- inkarcı, imhacı, soykırımcı ve asimilasyoncu imiş...
Meğer, yıllardır öğretmen, hemşire, doktor, teknisyen, işçi ve bebek 50 bin
yurttaşımızı katleden alçak teröristler özgürlük savaşçısı “gerilla” lar imiş, ne zaman
kurdularsa “Kürdistan” diye bir devletleri varmış, yaptıkları “her iki taraf” (Kürdistan ve
Türkiye) açısından temel seçenek (!) haline getirdikleri “savaş” mış ve “iki devlet
arasındaki bu savaşı" kazanmışlar, PKK galip gelmiş, Türkiye mağlup olmuş. Bu nedenle;
'Ortak Vatan’ da (demek vatanımız da ortak değilmiş) Kürt ve Türk halklarının 'kurucu öğe'
olduğu (yıllardır Anayasa 10. maddeye rağmen sürekli çiğnedikleri mikromilliyetçi-etnikçi
'Eşit Yurttaşlık' sakızı) “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti” perspektifi ve ‘Demokratik Ulus’
anlayışı dikte ederek iki uluslu yeni bir devlet isteyecek, terörist başına tanınacak
'demokratik siyaset hakkı' nı da hukuki güvence ön şartı ile talep edecek konuma
gelmişler...
Meğer, PKK “Önder Apo” dediği terörist başının ya da okyanus ötesindeki
sahibinin ağzından, öteden beri bir türlü tarif etmeye yanaşmadığı, esasen tarif de
edil(e)meyen “Kürt Sorunu" derken kastının, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası
öncesine, yani Türkiye Cumhuriyeti öncesine, yani emperyalizmin işbirlikçisi Osmanlı
Saray düzenine ve 'Sevr Barışı (!)'na dönmek olduğunu açık edivermiş…
Meğer, yeni Anayasa çağrıları ile murad edilen; Anayasa’nın şimdilik 10, 42 ve 66.
maddeleri (ilk 4 maddeye de sıra gelecektir elbet) değiştirilerek üniter ullus devletin,
ulusal birliğin ve dil birliğinin tasfiye edilmesi ile devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez
bütünlüğünün fiilen ortadan kaldırılması ve anayasadan Türklüğün çıkarılması imiş…
Sözün özü:
Bu bildiri; emperyalizme karşı kazanılan Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşını, 30
Ağustos 1922 Dumlupınar'ını, 9 Eylül 1922 İzmir’ini, 11 Ekim 1922 Mudanya’sını, 24
Temmuz 1923 Lozan'ını, 6 Ekim 1923 İstanbul'unu ve 29 Ekim 1923 Ankara’sını yok
sayan bir hadsizlik manzumesidir.
Bu bildiri; Atatürk'ü, ilke ve devrimlerini, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini ve
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını reddedip tarihi
gerçekleri umursamayarak Türk Milleti’ne hakaret eden bir küstahlık belgesidir.
Bu bildiri; ABD’nin ülkemizi bölme hedefi haritası ile sabit olan Büyük Ortadoğu
Peojesİ’ne (BOP’a) hizmet ederek Türk Milletini Lozan'dan vazgeçirip 105 yıl önce
reddettiği, 103 yıl önce yırtıp çöpe attığı Sevr Antlaşması'na mahkum etmeyi amaçlayan
bir ihanet manifestosudur.
Türk Milleti "Terörsüz Türkiye" tatlandırıcısı ile önüne sürülen bu zehri katiyen
kabul etmez, etmeyecektir.
Atatürkçü Düşünce Derneği ve Milli Merkez olarak, devletimizi yöneten ve
yönetmeye talip olan tüm kurum ve kişileri bir kez daha uyarıyor, bu utanç belgesini
dikkate almamaya ve bu küstahlığa cüret edenlerle olanak sağlayanlardan hesap sormaya
davet ediyoruz.
105 yıl öncenin emperyalizm patronajlı gerici -bölücü dayatmasının günümüzdeki
tekrarına karşı "Parolamız tektir ve değişmez, ya istiklâl ya ölüm!"
Saygılarımızla.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ MİLLİ MERKEZ
GENEL MERKEZİ" İfadelerini kullandı.