Geçtiğimiz günlerde, Rusya’da bir konser salonunun teröristlerce basılıp, 150 civarında ölü ve bir o kadar yaralı olması çok önemli bir gelişmeydi. 5. kez büyük bir zaferle kazanan Putin’in yeni dönemde son açıklamalarına bir gözdağı idi.
Türkiye ise 31 Mart 2024 yerel seçimlerine odaklanmış durumda. Ancak bu süreçte çok önemli gelişmeler de olmaktadır.
Kuzeyimizde iki yıldır artık sıradanlaşan ve mevzi savaşlara dönen Ukrayna ve Rusyadaki gelişmeler, tüm dünyayı sarsıcı nitelikte boyutlara sıçrama riski ve Ukrayna dışına yayılma eğilimi göstermektedir.
Daha önce de, özellikle Rusya Devlet Başkanı Putin’e yönelik suikast girişimleri, ardından paralı askerler şirketi Wagner’in isyan girişimi Dünya dengelerini etkileyecek boyutta gelişmeler içermektedir. Putin’in çok kutuplu dünyanın liderliğini üstlenmiş olması ve onun doğrudan hedef haline getirilmesi çok önemli bir gelişmedir. Batıda sahibinin sesi olan TIME dergisinin kapağına Ukrayna lideri Zelensky’nin resmi konularak konu edilebilmesi, Putin’e suikast konusunun Zelensky’e havale edildiği anlaşılmaktadır.
Benzer şekilde çok kutuplu dünyadan yana tavır koyan Pakistan’da seçilmiş lider İmran Han’ın önce Anayasa Mahkemesi tarafından görevden alınması, sonra suikastten kurtulması ve hapse atılması, Putin’in danışmanı Alexander Dugin’in kızının suikast ile öldürülmesi önemli gelişmelerdir.
PUTİN DAHA GÜÇLÜ GELDİ
Beşinci kez, büyük bir seçim zaferi ile gelen Çok Kutuplu Dünya’nın (ÇKD) yeni lideri Putin bir kez daha yüksek bir oy oranı ile Devlet Başkanı seçildi. Seçim sonrası, ilk demecinde NATO’nun olası çatışmasını “3. Dünya Savaşından önceki adım” olarak niteledi(*).
Bu uyarısının gerekçesini daha iyi anlayabilmek için 2 Haziran 2021 tarihli ÜÇ NATO VE İSTANBUL başlıklı köşe yazımda değinmiş olduğum son bir kaç yıldır yaşanan gelişmelere bakalım.
“Ayasofya imamının İstanbul’un Fethinin yıldönümünde Atatürk’e yönelik ağır hakaret içeren sözleri, daha önceki Ayasofya imamının da T.C Anayasasına göre suç olan konularda tepki toplaması nedeniyle istifa ettirilmesi de hafızalardadır. Bu satırların yazarına göre Ayasofya’nın COVİD-19 koşullarında açılarak Cami yapılmasından bu yana sürekli gündemde olmasını tesadüf değildir. Haziran ortalarında yapılacak NATO zirvesinde Biden- Erdoğan görüşmesi sonrası, Haziran ayının sonlarına doğru temelinin atılacağı ilan edilen, ‘Kanal İstanbul’ projesi ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. Haziran ayında yapılacak NATO toplantılarında, muhtemelen askeri Yeni Dünya Düzeni’nin(YDD) Doğu Avrupa ya, Ortadoğu’ya ilişkin askeri stratejileri ile terör tanımı ve NATO’un oybirliği ile karar alma gibi bazı tüzük maddelerinin esnetilmesi (Türkiye gibi ülkelerin veto yetkisini aşmak için) görüşülecektir.
İSTANBUL YENİ DÜNYA DÜZENİN KAVŞAK NOKTASINDA
İngiltere’nin AB deki güçlü bir Almanya liderliği karşısında, elini kolunu bağlayan AB den ayrılarak (Brexit), emperyal ekonomik ve siyasi politikalara dönme kararı almış ve bu yolda ABD yide yönlendirecek adımlara başladı.Özellikle Trump’ın Dünya liderliğini bırakıp, ABD yi içe kapama politikalarının da etkisi ile, pandemi sonrası, Cenevre Üniversitesi’nde işletme Profesörü Klaus Schwab tarafından1971 yılında kurulan Dünya Ekonomik Forumunda (WEF) kapitalist YDD ekonomik modelini (Great Reset-Büyük Sıfırlama) ortaya atarak, inisiyatifi bırakmak istemediğini görüyoruz. İngiltere’nin, aynı zamanda Londra- İstanbul- Pekin- yatay hattında ‘KUŞAK YOL TİCARİ PROJESİ’NE finansör olarak destek vererek, YDD nin askeri liderliğini ABD ye bırakacak şekilde rol paylaşımına gitme konusunda aralarında anlaşmış görünmektedirler. Kuşak yol projesi , Çin’i hedef alan Trump’ın aksine, Rusya’yı stratejik hedefe koyan Biden’in politikalarıyla örtüşmemektedir. Bu çerçevede NATO içinde aynı İngiltere’in, ABD ile Türkiye’nin NATO da gözlemci statüsüne onay verdiği İsrail’in başını çektiği İsrail – Yunanistan- Ukrayna üzerinden KUZEY –GÜNEY- ASKERİ DİKEY HATTINA, Londra’da kurulan Karadeniz Koordinatörlüğü ile destek verdiğini görüyoruz. Çünkü Ukrayna ve Karadeniz, Rusya’nın yumuşak karnıdır. Karadeniz’in kilidi ise MONTRÖ ANTLAŞMASI’dır. İstanbul, bu nedenle inşaa edilmeye çalışılan YDD de YATAY TİCARİ KUŞAKYOL PROJESİ ile DİKEY ASKERİ HATTIN KESİŞME NOKTASINDADIR. Anglo Sakson emperyalizmin ekonomik sömürü ve askeri hedeflerine ulaşabilmesi için İstanbul’un ‘Lozan ve Montrö Anlaşmalarının dışına çekilmesi‘ gerekiyor.
Bunun için öncelikle, İstanbul’un yeniden ruhani açıdan Rusya ve doğu Avrupa Ortodokslarının(300 milyon) üzerinde etkili olacak, Konstantinapolis MÜSTAKİL EKÜMENİKLİK STATÜSÜNE yeniden kavuşmasını hedeflemektedirler. Biden’in Ermeni Soykırımı ifadesi de burada önem kazanmaktadır. Bunun kabulü karşılığında, YDD de Türkiye’ye, yukarıda değinilen Yatay Kuşakyol Ticari Hattında, İstanbul’un Londra gibi ‘küresel kapitalizmin yeni bir finans merkezi olma’ havucu uzatılmaktadır. Merkez Bankasının İstanbul’a taşınma hazırlıkları da bu kapsamda değerlendirilmelidir. İstanbul’da önümüzdeki süreçte her değişiklik, DERİN NATO’un yakın takibinde olacaktır.
BİDEN NEDEN ‘KOSTANTİNAPOLİS’ DEDİ?
İstanbul Fetih’den sonra, yayınlanan Fatih’in Kanunnamesi ile adının ‘ilelebet Kostantiniyye olarak kalacağını’ emreder. Bu emir 28 Mart 1930’a kadar devam etmiştir. Bu kanuna uyularak Abdülhamit devrinde 1880 yılında basılan 1 liralık banknot üzerinde Arapça, Yunanca, Fransızca ve Ermenice Latin harfleriyle ‘Costantinopol’de basılmıştır’ yazar. Ancak halk arasında ‘Stanboul’ tanımı kullanılmıştır.
28 MART 1930 TARİHLİ YASA İLE KOSTANTİNİYYE ADI ‘İSTANBUL’ OLARAK RESMEN DEĞİŞTİRİLMİŞTİR
Devamla “yurtdışından gelen’Kostantinopol‘ adresli mektuplar iade edilerek’ İstanbul adı Dünya’ya kabul ettirilmiştir. Üstelik Fatih Kanunnamesinde, ‘müslümanlar ile adı Türk olanların izinsiz İstanbul’a yerleşmesi’ de yasaktı. İstanbul’u 6 Ekim 1923 de işgalden kurtaran ve Türklere ve müslümanlara uygulanan yasakları kaldıran ve Konstantiniyye adını değiştirerek İstanbul adını veren Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.
MURAT KURUM İSTANBUL ADAYLIĞINI NEDEN KENDİ AÇIKLADI?
AKP tarihinde ilk kez İstanbul Belediye Başkan adayı kendi kendini açıkladı. Aradan geçen saatler sonrası Saraydan adaylık açıklaması geldi. Bunun kanımca nedeni İngilizlerin Kanal İstanbul projesi için Murat Kurum’u önermesi ve Saray’ın bunu kabul etmesi sonrası, bir değişiklik olmaması için kendisine acele ile açıklama yaptırmalarıdır.
Nitekim, daha sonraki gelişmelerde Murat Kurum’un adının Kanal İstanbul ile birlikte anılmaktadır. Ancak İmamoğlu’nun bu projeye, İstanbul’luları arkasına alarak karşı çıkması bu planların önündeki en büyük engeldir. Nitekim İstanbulun ve Karadeniz’in yer üstü ve denizaltı jeolojik yapısını değiştirecek bu rant projesinin istanbullulara doğruda. hiç bir yarar sağlamayacağı açıktır.
Bu proje aslında Karadeniz’e istediği gibi çıkamayan derin bir anglosakson projesidir.
Tüm bu gelişmeleri yakından takip eden Rusya’nın, İmamoğlu’nun kaybetmesi sonucu, Kanal İstanbul projesinin yapılmasıyla , NATO gemilerinin , Rusya’nın zayıf karnı Karadeniz’e çıkması ve olası çatışmanın sonuçlarını öngörerek bu açıklamayı yapmış olabilir.
Çünkü iç ve dış konjonktürde Atatürk Cumhuriyeti Karşıtlarının ‘Kanal istanbul Projesi’ için AKP adayının kazanmasının seferberlik ilan ettikleri açıktır. Murat Kurum ‘gündemimizde yok’ diye açıklama yapsa da , bakanlığın projenin devam ettiğini söylemesi dikkat çekicidir. AKP iktidarının İstanbul’un Belediye Başkanlığının alınması için her yolun deneneceği açıktır.
Özetle; iç ve dışarıda 31 Mart yerel seçimlerinin eski deyimle ‘siklet merkezi’ İstanbul olarak görülmektedir. Bu nedenle Putin’in açıklamaları dikkate alındığında İstanbul seçimlerinin sonuçları DÜNYA BARIŞINI etkileyebilecek önemdedir.
(*) Cumhuriyet Gazetesi – 19.03.2024
Serdar Erkan